(Loreena McKennitt anlatıyor:) Birçok kimse, bir sanatkarın meşhur yönünü tanır ve acaba bu kimse, sahne dışında nasıldır diye, merak eder. Ben, böyle bir tasviri çizebilecek kabiliyette bir kimse olmayabilirim, ama bir deneyeyim.
Kanada’nın Manitoba eyaletinde, bir hemşire ve bir hayvan tüccarının kızı olarak büyüdüm ve çocukluğum, hür, rahat ve zevkli bir taşra yaşantısı idi. Çocukluğumda, veteriner olmayı hayal ederdim. Fakat aynen, “En iyi planlar bazen, bir yana itilir” tabirindeki gibi, ben müziği seçmektense, baktım müzik beni seçmiş. Hatta, bütün bu yıllar içindeki icraatlarımdan sonra dahi; Kendimi, mesleğini müzik olarak seçen kimselerin, kuvvetli müziksel şahsiyetine, sahip olmaktansa, bir çiftlik ortamında veya, samimi bir arkadaş topluluğunun içinde, daha rahat uyum sağlayabilecek bir şahsiyet olarak görüyorum.
1970’lerin sonlarında, şimdi Kelt müziği olarak bilinen, müzik tarzına tutuldum; Fakat gerçek yolculuğum, onun tarihi ile ilgilendiğimde başladı.1991 de Venedik’te, bir Kelt sanatları fuarında, Keltlerin coğrafya ve tarih yönünden, yayılışlarını öğrendim. Kendimi, zengin ve tarihsel, ses, ritm ve hikaye nakışlarına kapılıyor, buldum. Dünyanın her bir köşesinde, biribirini andıran hikayeler ve gelenekler ve biribirinden çok farklı insanların, bir çok benzer hususiyet taşıdıklarını keşfettim.
Benim başlangıç noktam, şu veya bu şekilde, hepimizin, bir diğerimizin geçmişinin uzantıları olduğumuza inanışımdı. Komşularımızı bilmek isterken, aslında kendimizi tanımak, bilmek istiyoruz. Benim Kelt yolunu seçmiş olmam, sadece bunu yapmış olmak içindir. Hiç şüphesiz, müziğim için, bir başka yol da seçebilirdim.–Diyelim ki şapkanın tarihi- ve aynen Kelt tarihi ile yaptığım, enteresan yolculuğum gibi ve en az, onun kadar zevkli bir tecrübe yaşamış olurdum. Fakat bu yol, beni dünya çapında bir çok yerlere ve insanlara hatta; Kelt bağlantısı çok az olan yollara ve konulara dahi götürdü.
Müzik, sadece kendini yetiştirme ve yaratıcı ifade alanında, harikulade bir bağlantı değildir. Müziğin insanın haleti ruhiyesini, psikolojik dünyasını etkilediğinin, hassasiyetini arttırdığının, dolayısı ile fizyolojik yapısı ile çok sıkı bir bağlantı teşkil ettiğinin, büyük bir hayranlık ile farkındayım. Bu, yanlız insanlar ile kalmayıp, hayvanlara dahi tatbik edilen, müzik tedavisi alanında çok güzel ifade edilmiştir. Süt çiftliklerinde, ineklerin daha fazla süt verebilmesi için, kendilerine klasik müzik dinletildiğini veya, yakın bir zamanda, Mogolistan’daki, The Story of the Weeping Camel, (Ağlayan Devenin Hikayesi) isimli; Konusu, önce yavrusunu istemeyen bir anne devenin, yapılan müziksel bir merasim neticesinde, onu kabul ettiğini içeren, bir film setini düşünüyorum. Aynı zamanda, bir MIT profesörünün Kundalini yogasının gerektirdiği, meditasyon ve çağırışların, beyin üzerinde yaptığı etkiyi, MRI vasıtası ile tesbit ederek, araştırma yaptığını da, hatırlıyorum.
İnsanların fizyolojik, manevi ve psikolojik yönleri arasındaki bu ilişkileri ve bir çok olayların ve tecrübelerin, üzerimizdeki etkileri ile, çok yakından ilgileniyorum. Eminim bazı yaratıcı kabiliyet, bu karşılaşmaların, iletişimlerin ve kesişmelerin neticesinde oluyor.
Müziğin ötesinde, bir çok şey hakkında, pek geniş merakım var ve bunu epeyi yüklü bir dosya dolabı ile ispat edebilirim. Çekmecelerim, çocuk gelişiminden, çevre konuları, ziraat, politika, yiyecek ve beslenme, kuklalar, din ve bir çok dünya meselelerine ait, kesilmiş küpürler ve materyaller ile sımsıkı dolu.
Bazı günlük ve yıllık adetlerim var. Her güne, Kanada milli gazetesi, The Globe andMail’i, en ince noktasına kadar okuyarak, başlıyorum ve hafta boyunca da, günün konuları hakkında daha geniş bir görüşe sahip olabilmek için, birkaç enternasyonal gazeteyi, iyice gözden geçiriyorum.
Her bahar, yiyecek, tabiat dünyası ve mevsimler ile ilgimin kalıntılarını, muhafaza edebilmek gayesi ile, bahçemde bir şey ekmek için, zaman ayırıyorum. Her sonbahar, şükran gününde, bize bahşedilenleri kutlamak için, zaman ayarlamaya, gayret ediyorum.
Çok küçük bir aileden geliyorum ve ailem benim için çok mühim. Biribirimizden, bayağı uzakta yaşıyoruz ve (tahmin edebileceğiniz gibi) epeyi çok uçuş puanlarım var ve bunları çoğu zaman, imkan nisbetinde, bir araya gelebilmek için kullanıyoruz. Bunun yanısıra, ailem derecesinde kabul ettiğim, çok derin ve samimi arkadaşlarım var. Şimdi daha iyi anlıyorum ki, aile tanımı değişik şekillerde oluyor.
Nasıl ki, bir firmanın, değerler ve prensipler camiasında hazırlanmış bir amaç sözü varsa; Aynı şeyi, ben de kendim için yaptım. Bir takım prensipler, benim yönümü tayin eder, oldu. Şahsi veya meslek alanında önemli kararlar veya seçimler yapacağım zaman, onlara dayanıyorum. Onlar, her zaman başarıya ulaşılmasa dahi, üzerinde çabalamayı gerektiriyor. Ümid ederim, bazılarını sizinle paylaşmama, müsaade edersiniz.
Merhametli ol ve hiçbir zaman sevmeyi unutma. İçten düşün. Hakikat, dürüstlük, şeref ve cesaret gibi, ulvi değerleri muhafaza et. Büyüklerini say ve sana öğreteceklerine, dikkatini ver. Başkalarına karşı, anlayışlı ol. Toplumda, muhtaç durumda olanlara, ilgi göster. Başkalığı, teşvik ve muhafaza et. Tabiat dünyasının hediyelerine, saygı göster. Amaçlarını yüksek tut ve yaptığın ile, iftihar et. Bedenine kıymet ver, ona iyi bak ve aynen, eski Yunanlılar’ın söylediği gibi, zihnin sana daha iyi hizmet eder. Toplumdan aldığını, topluma geri ver; Senden önce gelenler de, aynı şeyi yaptılar ve onlar, ne ektilerse, sen onu biçiyorsun. Demokrasiye iştirak ol ve onu koru. Seyircisi gibi kalırsan; O, yeşerip büyümez. Üzerine aldığın herşeye, büyük ihtimam göster. Denge, mesafe ve sükunet ara. Herhangi bir şeye karşı, heyecan duymaktan korkma İyiliğin elçisi ve temsilcisi olmayı öğren. Kendi sınırlarını unutma. Merakına müsamaha göster, onu besle; Çünkü o, seni hayata bağlı tutacak. Hayatın, senin kontrolünde olsun ve ünvan hastalığına kapılma. Tavır alma ve hiçbir şeyi hakkınmış diye, kabullenme. Her şey, göründüğü gibi olmayabilir.
En son Vitofp tarafından C.tesi Ağus. 02, 2008 2:33 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi